10 Eylül 2015 Perşembe

Ann Burnu Efsanesi

Efsanelerden bir efsanedir bu da... Ann burnu da burunlardan bir burun. Neresi dersen, güney kutbunun doğu taraflarında. Görebilirsin aşağıdaki haritada;

Anladığınız gibi, Ann Burnu ünlü bir yer değil. Dahası, küçücük bir yer. En küçük daire ile işaretlidir bu burun. Ama hikayesi de pek ilginç;

Bir zamanlar, Ice (Ays) isimli bir genç yaşardı. Ice: yani buz. Ice ekvatora çok yakın yaşardı. Bu nedenle ülkesi çok sıcaktı. Çocukken büyük zevki, ekvatorun olduğu söylenilen yerde, aslında görünmeyen düz çizginin, dünyayı ortadan ikiye bölen ekvatorun üzerinde yürümekti. Ekvatora basmadan diğer yanına atlamak... Ekvatorun diğer kısmında, uzaklarda neler olduğunu hayal eder, gitmek isterdi. Ice büyüdükçe ismi ile müsemma oldu. Yani, soğuk bir insan değil, buzlara aşık olan bir insan. Dünyanın güneyinde bir sürü buz olduğunu öğrendi. Hayatında hiç buz görmemişti. Gerek buz aşkı, gerek dünyada başka yerde neler olduğu merakı onu oraya çekiyordu. Bu arada Ice, güzeller güzeli bir kıza aşık oldu. Kız da ona ısındı. Kızın adı Ann idi ve burnu da pek güzeldi. Ne kemerli, ne de çok dik... Ice ile evlenmeyi düşünüyorlardı. Ice'ın kalbindeki Ann'e ve buza olan aşkı gittikçe büyüyordu. Ama Ann, denizi sevmiyordu. O, soğuktan da hoşlanmıyordu. Ice, ona bu emelini açıklayınca bu hiç hoşuna gitmemişti. Ice, iki ateş arasında kalmış, ikisine de kavuşamıyor, yüreğindeki iki aşkıyla eriyor, eriyordu. Günün birinde Ice, artık dayanamadı. Gizli gizli kutuplara gitmeye karar verdi ve bir gemi bulup yola çıktı. Bu arada Ann, gizli de gitse onun yola çıktığını öğrendi ve dört bir yana güvercinlerle haber saldı. Güvercinlerin hepsi Ice'ı arıyordu. En sonunda biri buldu ve Ann'ın tehdit dolu mektubunu Ice'a verdi. Ice, çok üzülmüştü. Çünkü Ann, hemen geri gelmezse onu kalbinden sileceğini söylüyordu. Ice, yeniden yanmaya başladı. Ama bu kadar yola çıktığı halde, geri dönemedi ve Ann'ın belki kendisini af edebileceğini düşündü. Yine de yana yana yoluna devam etti. Biri, vazgeçmek zorunda kaldığı Ann'ın aşkıydı, biri de buzulların aşkı. Ice sonunda ilk defa buz gördü. Buzu çok sevmişti. Ama Ann'i unutması imkansızdı. Keşfettiği yerlerden birinin adını Ann Burnu koydu. Buza ayak bastığı anda yeteri kadar kalın giyinmediği için dondu. Donarken bile Ann, Ann diye çığlıklar attı. Buz aşkı Ice'yi öldürmüştü. Ama Ice, ölürken bile aşkı Ann'in adını sayıklamıştı. Manzara içler acısıydı. Tayfaları onu kurtaramayınca acıyı kalplerinde ekvatora götürdüler. Ann, durumu öğrenince ağladı, ağladı. Daha sonra herkes karşı çıksa da, tayfalardan rica etti ve Ann Burnu'na doğru yola çıktı. Yol boyunca ağladı. Hiç susmadı. Ann Burnu'na varınca Ice'ın donmuş bedenini gördü ve Ice, Ice diye çığlık atarak kendini buza attı. O güçlü tayfalar bile durduramadı onu ve aşkını. Ann, gidip Ice'ın boynuna sarıldı. O da yüzünde sevdiğine kavuşmanın tebessümü, oracıkta dondu. Tayfalar, dönüşte kendilerini tutamayıp, ağladılar, ağladılar. Ann ve Ice'ın birbirlerine kavuşma günü 8 Mayıs'tır. Kutuplarda denizin 8 Mayıs'larda gözyaşından kabardığı söylenir. 
Derler ki, Ann Burnu'nda hala birbirlerine sarılmış iki buzdan heykel gibi durur Ann ve Ice.

Vatan Sana Canım Feda

Vatanımız, cennet vatanımız! Vatanımıza göz koyanlar var! Vatanımızı bölmek isteyenler... Her gün şehit haberleri geliyor. Bir gün de gelmese diyoruz... Askerlerimiz, vatanımız için çok... Çok dua etmek. Elbette yapmamız gereken tek şey bu değil. Ne yani, cepheye gidip savaşalım mı diyenler... Gerekirse savaşmaz mısınız? Savaşmak dışında yapabileceğimiz şeyler de var elbette. Devlet gerekeni düşünür, yapar deme, sen de düşünsen, beynin mi çatlar? Normalde böylesine sert konuşmam kimseye, ama bahis cennet vatan olunca... Ne desem az vallaha.
İsrail malı denilenleri tüketmeyi kim bıraktı? İsrail, ülkemize göz diken ülkelerden biri. Biri yalnızca... Onların ekonomisine destek vererek yalnızca zarara uğrarız. Zaten vücudumuz için de zararlı şeyler satıyor. Yavaş yavaş zehirliyor bizi... Böyle şeyler yokken, yani eskiden kanser mi varmış? Bırak tüketmeyi, her hali zarar onların...
Hey sen, elindeki tabletle oynayan, beni dinlemeyen, umursamayan kardeş! O oyunları beynini yıkamak, o mübarek islam duygusunu atmak isteyenler yaptı. Bir nevi tuzak... Sen eğleniyor zannediyorsun da, sonra ruhum daralıyor diyorsun... Ben sildim attım oyunlarımı... Hem beynimi yıkıyor, hem ruhumu zehirliyor yavaş yavaş, hem zamanımı yiyiyor... Çok kurnaz bu oyunlar, çok... Oyun oynamak elbet yararlı, amma... Düzgün oyunlar... O oyunlar beynini aynı zamanda zehirliyor! Onu radyasyona maruz bırakıyor! Doğrusu, sen bırakmıyorum dersen, sil at oyunlarını, silemem diyen, tabletini ver, ben sileyim...
Biz zamane gençliğiz... Milletimizin gelecek umudu. Fatih Sultan Mehmed, daha küçücük bir çocukken İstanbul haritaları çiziyor, nereden çıkartma yapacağını hesaplıyordu... Eee, kaç yıllık padişahların fethedemediği İstanbul'u 21 yaşında böylece fethedebildi... O Fatih Sultan Mehmed'miş, ben sıradan bir çocuğum diyen... O fetih planları yaparken, ondan önce tahta çıkacak iki ağabeyi vardı... O en küçük şehzadeydi... Hem o zaman padişah bile olmamış, saray bahçesinde oyunlar oynayan bir çocuktu... Ama her oynunda, kendini İstanbul Fatihliğine hazırlıyordu. Bizim gibi beynini yıkamıyordu o... Böylece gitti, İstanbul'u aldı... Fatih oldu, fetheden oldu, bunu haketmişti...
Tüm arkadaşların oynuyorsa, daha iyi. Bir iyi davranışı yapabilen tek kişi olarak gururlanmak senin de hakkın olur o zaman. Tabii aşırıya kaçmadan... Yollarda dahi kasıla kasıla yürürüm diyorsan, beynini yıkamaya devam etmen bile senin için daha iyi olur!
Ey kardeş! Vatanı kurtarmak bize mi kaldı deme! Her şeyde demokrasi, neden istediğim olmuyor, devletle ben eşitim diyen halk çünkü. Öyleyse düşünmesi gerekenler arasında da halk var. Vatanı bir kişi kurtaramaz ki... Bakma tarihi yazanlar güçlülerdir, dahilerdir diyenlere. Tarihi yazanlar onlar olabilir ama tarihe adını yazdıranlar birlik olan, imanlı olandır.
Ben de müslümanım, bu yurt benim yurdum! Bu yurt senin de yurdun! Yurduna sahip çık. Önce birlik olmak, çabalamak, inanak, dua etmek... Vatanından dualarını eksik etme, çabala. Ve önce birlik olmak... Unutma, büyük devletler önce savaş açtıkları devletin içini karıştırır, birliğini bozarlar... Şu an yapmaya çalıştıkları da bu... Dayan, boşa çıkar hileleri, korkma o hainlerden,  ben de müslümanım, bu yurt benim de yurdum diye haykır herkese... Ve bağır, bağır, insanları birlik olmaya çağır...

BEN DE MÜSLÜMANIM, BU YURT BENİM DE YURDUM!

Bağır, bağır, cümle alem duyusun sesini. Allahuekber!

BEN DE MÜSLÜMANIM, BU YURT BENİM DE YURDUM!

Korksun düşmanlar, o korkaklar, hainler sesinden...

BEN DE MÜSLÜMANIM, BU YURT BENİM DE YURDUM!

İş başa düştü... Bağır, Bağır, Bağır, titresin arş-ı ala;

BEN DE MÜSLÜMANIM, BU YURT BENİM DE YURDUM!

Bu görev hepimizin... Bu yurt hepimizin... Bu sorumluluk hepimizin... Onlar yenecek tek şey, imanımız ve birliğimiz... Bağır ki, coşsun yürekler;

BEN DE MÜSLÜMANIM, BU YURT BENİM DE YURDUM!

Bağır ki, gelsin Allah'ın yardımı;

BEN DE MÜSLÜMANI, BU YURT BENİM DE YURDUM!

Bağır ki, çağrına gelsin, vatanını seven, iman sahibi tüm yürekler, birlik olsun;

BEN DE MÜSLÜMANIM, BU YURT BENİM DE YURDUM!
BEN DE MÜSLÜMANIM, BU YURT BENİM DE YURDUM!
BEN DE MÜSLÜMANIM, BU YURT BENİM DE YURDUM!

Çalkalansın, inlesin yer ve gök...