14 Ağustos 2016 Pazar

Mucize-2

Bir varmış, bir yokmuş. Amine adındaki kız, kalemin kağıdın, ay pardon bilgisayarının başına geçmiş, başlamış yazmayaaa....
Güneş doğarken yeni güne araladım gözkapaklarımı ve dünü hatırladım birdenbire. Hep öyle olur ya, uyanınca ya rüyanı anımsarsın, ya da dün yatmadan önce yaşadıklarını. Ben de akşam annemle üzerine bol şeker eklediğimiz patlamış mısırı yediğimizi ve film izlerken uyuyakaldığımızı hatırladım, sonra annemle geçirdiğim o vakitte sarı zarfın bir süreliğine aklımdan çıktığını. Ne kadar güzeldi ve bazen insan ne kadar saçma şeylere ihtiyaç duyuyordu. Yaşadıklarını unutmaya, mesela.
Annem henüz uyanmamış olmalıydı, odasının kapısının önüne kedi gibi sessizce vardım, ve evet, uyanmamıştı. Dün gece geç saatlere kadar benimle uyuyup uyanıp yeni bir filme başlaması, bugün geç uyanabilmesi anlamına geliyordu. Dün gece, şeker ve patlamış mısır yerken, ve film izlerken, uyuyakalıyor ve uyandığımızda yeni bir film başlamış oluyordu. Böyle 6 film izledik ve annem en sonunda yataklarımıza yatmayı teklif ettiğinde saat gece yarısı 3'tü. Ama epey eğlenmiştik.
Annem uyanmamış olsa da, ben okula gitmek zorunda olduğum için uyanmak ve sabahın köründe annemin akıllı telefonundan hava durumunu öğrenip, kat kat giyinip, mutfakta ne bulursam yiyerek okula yollanmak zorundaydım. Annem benim okula gitmek zorunda olmamdan hoşlanmaz, o da bunun bir eziyet olduğunu düşünüyor. Ama "Madem gidiyorsun, Halley, başladığın işi devamlı yapmalısın" diyor. Annem bana Halley diye hitap eder, çünkü bana Hale ismini o koymamış, Halley ise bir kuyruklu yıldız ismi olduğu için çok havalıymış. Ben ona Halley'in bir teleskop ismi olduğunu söylüyorum ama dinlemiyor. Olabilir, diyor ama aynı zamanda kuyruklu yıldız ismi ve çikolatalı marşmelovlu gofret markası, benim sevgili çikolatam, diyor. Annem, kendisi sarışın ve beyaz, bense oldukça esmer ve kara olduğum için, bana çikolata demeye hakkı olduğunu da söylüyor. Beni doğurduktan sonra, babam beni kaldırıp, ona gösterince, "Çocuk değil çikolata doğurmuşum sanki" demiş. İşi gereği sık sık yurtdışına çıkan babam da esmer değil, hatta ailemizde esmer tek bir kişi bile yok. Tuhaf, ama gerçek.
Başka bir gerçek daha var ki, ne düşünürsem düşüneyim, sarı zarf, o sihirli gibi olan kart ve lavlar, hiç aklımdan çıkmıyor. Çiçekli gömleğimin üzerine kot ceketimi geçirirken, belki yüz milyonuncuya  "Sarı zarfı bana kim gönderdi, niçin gönderdi, ve kim buruşturup attı?" diye düşündüm.
Güne müzik öğretmeni Dilek Hocanın bize bağıra çağıra söylettirdiği  şarkı ve türkülerle başladık, matematik dersinde kafamızı patlattık, beden dersinde Halil Hoca bizi at gibi koşturdu, Türkçe dersinde sayfalar dolusu yazı yazıp, tek kelimesini anlamadık. Fenci Mesude Hoca, yine deney yaparken okul patlayacakmış gibi davrandı, Sosyalci Mahmut Hoca matrak kelimelerle konuyu anlattı... Anlayacağınız, sıradan bir okul günüydü.
Eve gelince, hala aynı şeyi düşünüyordum, sarı zarfı...
Işımanların katına gelince, kapının hafif aralık olduğunu gördüm, sanki orada Hüsnügüzel teyzeyi görür gibi oldum, kapı bir anda kapandı, ben de herhalde Işıman şaka yapıyor diye düşündüm. Kapıyı çaldım. Işıman açtı. Bize gelsene, dedim. Işıman çıktı. Hüsnügüzel teyze mutfaktaydı, bana baktığını fark ettim, ama ben ona bakınca, işine döndü. Bütün bunlar tuhaf ötesiydi.
Işımanla bizim dairemize çıktık. Annemin koyduğu beslenme kabına baktım, çıtır patatesli vardı ve ketçap dökülmüştü üstüne. "Mmmm" dedim. Işıman salonda televizyonu açmıştı. Ortamıza koydum. "Ne düşünüyorsun?" dedim. "Tabikide sarı zarfı." dedi. "Sence kim yırttı?" "Bir dakika bir dakika! Sen nereden biliyorsun yırtıldığını? Ben söylemedim, değil mi?" Işıman, hımladı. "Gerçekten, nereden biliyorum ben?" Ona öldürecekmiş gibi baktım. "Yoksa sen mi yırttın!!" "Hayır!" Işıman ellerini kaldırıp, koltukta geriledi. "Sadece, birinden duydum, ama kimden.." "Kimden olacak," dedim. "Dün benle çıktığından başka evden çıktın mı?" "Yoo!" dedi Işıman, düşünceli düşünceli kafasını salladı. "Ya baban ya annen." Işıman, gözlerini korkuyla açtı. "Bu durumda bana ne yapacaksın?" Güldüm. Neden bilmem, Işıman benden korkar. Onu dövebileceğimi falan sanar. Belki de ufak tefek bir çocuk olduğu içindir. Hüsnügüzel Teyze'nin bugünkü tuhaf davranışlarını hatırladım. Ona kartı gösterdiğimi de. "Annen" dedim. Peki bunu neden yaptı? Ve kartı neden bana gönderdi, ya da her kim gönderdiyse?