30 Temmuz 2016 Cumartesi

Mucize-1

Bir varmış, bir yokmuş. Amine adındaki kız, kalemin kağıdın, ay pardon bilgisayarının başına geçmiş, başlamış yazmayaaa....
Bugün okuldan eve gelince apartman kapısının önünde bir zarf buldum. Bu hiç alışılmış bir şey değildi, üstelik zarf saman sarısı renkteydi. Etrafa şöyle bir bakındım, zarfı düşürmüş olabilecek biri var mı diye ve olmadığına karar verdim-insanların hiçbiri saman sarısı antika bir zarf taşıyacak kadar değişik görünmüyorlardı. Sanki ben düşürmüşüm gibi bozuntuya vermeden zarfı aldım ve cebime attım. Anahtarımı buldum ve kapının kilidinde çevirdim. Kapının açıldığı anlatan o sesi duyduğumda, kapıyı yavaşça ittirdim çünkü insanlar hep böyle yapar. Apartmanın kapısını araladım ve gözlerime inanamadım! Yerde turuncu lavlar kaynıyordu, halbuki orada siyah, kare kare karolar olması gerekiyordu. "Bu bir hayal" dedim kendi kendime. "Ya da bir hologram. Biri sana oyun oynuyor Hale!" Ama o kadar gerçekti ki! Korkarak adımımı attım ve gerçekten hiçbir şey olmadı. Ağır ağır ilerledim, ama orada gerçekten yoğun bir sıvı vardı, yeşil, kadife pantolonumun ıslandığını hissedebiliyordum. İleride, merdivenleri gördüm. Merdivene varınca, sıvıdan çıktım ve gerçekten turuncu bir sıvıyla ıslandığımı gördüm, ancak sıcak değildi. "Demek ki birisinin apartmana girişini engellemek isteyenler var" diye düşündüm ister istemez. Saman sarısı zarfla bunun bir alakası olabilir miydi? Zarfı yavaşça açtım, içinde boş bir kart vardı. Banka kartına benziyordu. Bunu alıp, cüzdanıma yerleştirdim.
Eve varınca annemin sabah işe gitmeden önce benim için hazırlayıp, tezgaha koyduğu atıştırmalık kutusunu aldım. Yavaşça, kapağı araladım, sosis ve patates kızartması doluydu. Bir de hardal sosu vardı. Dudaklarımı yalayıp, televizyon karşısına geçtim. Sonra, pantolonumda ıslaklık hissettim, bir an unutmuştum. Kalkıp kotla değiştirdim. Beli hep bol geldiği için kemer taktım.
Televizyonda işe yarar bir şey yoktu. Kapattım ve evden çıktım. Kapıyı kilitledim, alt katta oturan Işıman'lara gittim. Işıman kankamdır, her zaman kapısı bana açıktır. 
Işıman kapıya geldi, beni içeri buyur etti. Koltuğa kendimi atarken "Hey, Işıman. Bugün asrın davetine bir davetiye kazandım" dedim ve cüzdanımdan boş kartı çıkarıp gösterdim. Aptalcaydı, biliyorum ama birden böyle yapar buldum kendimi işte. Işıman gözlerini kocaman açtı. "Vaaaaaay, nasıl kazandın?" dedi. Her zamanki şakalarından birini yaptığını düşünerek "Yolda buldum" dedim. Gözlerini daha da irileştirdi. "İnanılmaz. Böyle bir şeyi kim düşürmüştür ki!" Omuz silktim. "Ama ne zaman olduğu yazmıyor ve nerede? Ayrıca adı çok havalı olsa da ne bu? Bir saniye bir saniye" Işıman gözlerini kıstı. Gördüklerine inanamıyor gibi bir hali vardı. "Ne yazıyor burada? Işıman Delikan ve Hale Can mı? Bizim adımız yazıyor burada Hale!" Şakaya devam ettiğini düşündüm ve güldüm. "Öyledir." "Hale, eminim ki sen bunu yolda bulmadın. Adımız yazıyor üstünde diyorum sana" O sırada birden Işıman'ın çok ciddi göründüğünü fark ettim. "Bir dakika- ciddi misin sen? O gerçekten bir asrın daveti davetiyesi mi?" "Ne yani?" dedi Işıman. "Ben bulduğumda boş bir karttı sadece. Sana şaka yapıyordum- senin de devam ettirdiğini sandım."  Işıman kafasını kaşıdı, ben de kartı kendime çevirip baktım. Hala boştu. "Annene soralım" dedim birdenbire. Ağzımdan öylesine çıkıvermişti işte. Ama Hüsnügüzel Teyze'nin karşısına geçip, "Hüsnügüzel Teyze, bak asrın davetine bir davetiye." deyip gülümsedim. Hüsnügüzel Teyze asla şaka yapmıyordu- bu belliydi. "Nereden buldun bunu?" diye sordu. Omuz silkip güldüm. Aslında hiç gülecek halim yoktu. Sonra Işıman odasından bana seslendi, ben de onun yanına gittim. 
 Sonraki denememizi sokakta yaptık. Karşımızdaki markette kasiyer Belinay Abla'yı tanıyorduk. Gidip ona döndüm ve gülümseyerek "Belinay Abla, portren güzel olmuş mu? Seni çizdim-benzemiş mi?" diye sordum. Gözleri hayretle açıldı, "Tıpkısının aynısı, bu kadar benzeyemezdi. Bu kadar iyi resim çizebildiğini bilmezdim!" dedi. 
Az sonra Işıman denedi. Park güvenlik görevlisi Demir Abi'ye göstererek, "Bak, Demir Abi, seni çizdim, benzemiş mi?" dedi. Demir Abi "Dalga mı geçiyorsun bu kağıt boş!" dedi. Az sonra acaba Demir Abi'den mi kaynaklanıyor diye ben de denedim. "Demir Abi, Işıman yanlış kağıdı getirmiş, aslı bu!" deyince "Vay be, ne kadar güzel çizmiş!" dedi. 
Demek ki bu kart, ben ne istersem o olarak görünüyordu! İnanılmazdı! Kartı cüzdanıma geri koydum ve lavları-yani turuncu sıvıyı aşıp, Işıman'ın evine döndük. Kartı yeniden cüzdanıma koydum.
Bir saat sonra annem işten eve geldi, onda denemek için cüzdanıma el attım ama yoktu! Çantamı aradım, hiçbir yerde bulamadım. Annemin pantolonuna baktım, ıslak değildi. Koşup en alt kata indim, lavlar da gitmişti.
Anlaşılan, BİR MUCİZE KAYBOLMUŞTU! 
Sadece, koridorun bir köşesinde, buruşturulup atılmış bir biçimde duran, artık turuncu ve ıslak bir haldeki saman sarısı zarfı buldum. Yavaş yavaş buruşukluğunu açtım, siyah karoların arasından birkaç güçsüz turuncu sıvı sızdı. Sarı zarf, gücünü kaybetmişti. Ama bunu kim yapmıştı! Ve kim, niçin bana böyle bir zarf göndermişti!

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Zamanın hızlıca akmasını sağlayan 10 şey

Evet arkadaşlar, bugün zamanın hızlıca geçmesini sağlayan 10 şeyi listeledik.


İnternette sörf yapın:
Gerçekten çok etkili bir yöntem. Ancak seçtiğiniz site de önemli. Vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.


Capslere bakın:
Googleye caps yazın ve görsellere girin. Vakit inanılmaz geçiyor.


Siri'yle konuşun:
Gerçekten vakti çok güzel geçiriyor. Ama yok, çevremde Iphone bulunmuyor diyorsanız, internete "Sirinin verdiği cevaplar" yazın ve arayın olağanüstü komik şeyler çıkıyor ve vakit su gibi akıyor.
Chrome dinazor oyunu oynayın:
İnternetim yok diyenler, chrome'nin dinazor oyununu da oynayabilirsiniz. Süperetkili değil ama yine de etkili sayılır. 

İplerle oynayın:
İnternet kuşu olmayanlar için ilginç bir teknik, iplere düğümler atmak, ipleri birbirine örmek...


Video çekin:
Gerekli gereksiz ve saçma videolar çekin, ses kayıtları yapın. Sonra da izleyin-dinleyin. Zaman su gibi akacak. 

Sesinizi değiştirin:
Telefonunuza ses değiştirici programı yükleyin ve ona şarkı söyleyip, efektleri deneyin. Eğer ses açamayacak bir ortamdaysanız foto düzenleyici efektleri de deneyebilirsiniz.


Kağıt kesin:
Rastgele kağıt kesin veya karalayın. Vaktin geçmesini sağlayacaktır.




düşünce balonu ile ilgili görsel sonucu
Hayal kurun:
Bir yere uzanın ve saçma sapan hayaller kurun. Başta zaman geçmiyor gibi gelebilir, ancak bir dalınca müthiş geçiyor.




foto çekmek ile ilgili görsel sonucu

Fotoğraf çekin:
Foto çekerken zaman jet gibi akıyor. Başkalarının komik anlarını yakalayın.

Bu kadar. Umarım yaralı olmuşumdur....






8 Temmuz 2016 Cuma

Cüzdan Cüceleri-2

Çok mutluyum sevgili günlük, hem de çokkk. Neden çünkü annem ve babam Slovakya gezisinden geldiler. Onları 4 aydır görmüyordum. Özlemişim ama alıştım artık. Ne de olsa hayatım böyle geçiyor. Aylar süren iş gezileriyle para kazanıyorlar ya..
Neyse işte annem ve babamı özledim diyorum ya, annem ve babam da beni özlemiş elbette. O yüzden ne dersem yapıcaklarını söylediler. Ben de çiçeği böceği çok seven biri olarak, piknik istedim. Ablam hiç sevmez de böcekleri. Hani 12 bacaklı mavi tırtılımı anlatmıştım ya...  İşte ablam onu evden atmayı en çok isteyen şahıstı. Yaniii, beni hiç pikniğe falan götürmüyor. O yüzden pikniğe hasret kaldım. Annemler de hemen kabul ettiler, Türkiyenin dağlarını taşlarını özlemişler. O ne demek sevgili günlük? Şimdi böyle deyince senin aklına, gidip dağ başında taşın birine sarılacakları gelmiyor mu? Ama öyle birşey yapmadılar, şimdiden söyleyeyim. Allahtan yapmadılar, yoksa rezil olurdum. Düşünsene sevgili günlükkk. 
Neyseee, Babam mangal yakmaya karar verdi. Övünmek gibi olmasın ama, babam tam bir mangal ustasıdır. Değil parmaklarımızı, kemikleri yiyiyoruz kemikleri! İşte, kömürleri de ablam ödedi-bu onun için büyük bir gelişme. Aramızda kalsın ama ablam çok cimridir. Öyle deyince de çooooooook kızar, dağlar kadar kızar. Eğer dilsiz olmasaydın, o kadar güvenmeme rağmen sana bile söylemezdim.
Sooracımı yola çıktık. Annemin dediğine göre "taaa şehrin diğer ucunda" (Bunun böyle yazıldığından emin değilim ama anlayın siz. Anlamazsanın sesli okuyun) oturan büyük annem bile bizimle geldi. Yani biz onu almaya gittik demek istiyorum. Daha sonra beşimiz beraber dağa çıktık. Ağaçları çiçekleri, özellikle böcekleri ve çamları (çamları ağaçların dışında tutuyorum çünkü aşırı-aşırı-aşırı muhteşemler) göreceğim için çooook heyecanlıydımmm. Camı açıp dağlara taşlara (yeni öğrendiğim ikilemeyi kullanmaya çalıştım) "Yehuuuuuuuuu" diye bağırdım. Ablamın "Allahım yaa" işareti yaptığını gördüm. Kendi kendine "deli" diye mırıldandı o sırada. Duyduğumu fark edince de sırıttı. İşte benim ablam böylesine GAMSIZDIR. Onunla uğraşmak ne kadar zor, tahmin edersiniz. O da tersini iddia ediyor. Yani benimle uğraşmanın ne kadar zor olduğunu. Ama bana kalırsa o benimle uğraşmıyor ki ben onunla uğraşıyorum. Gerçi alıştım artık eskisi kadar zorlamıyor beni onun BAKICILIĞINI yapmak.
Dağa çıkınca arabadan indik. (Bu galiba çok gereksiz bir cümle oldu.) Sonra babam arabamızı park etti ve yer bulduk. (Galiba bu da çok gereksiz bir cümle oldu) Sonra mangal yaktık yedik. Öylesine çok oynadım ki. Ben böceklerime ve çamlarıma, annemler dağlarına ve taşlarına kavuştular. Pikniğe dair anlatacağım fazla birşey yok. Sadece kimsenin bir delilik yapmadığını söyleyebilirim, o kadar. Ama ablam aynı fikirde değil sanırım. Benim "her zamanki gibi" deli olduğumu söyledi. Pek anlamadım ama bozuntuya vermedim. Bence bu evde ben hariç herkes biraz deli. Bilmiyorum emin değilim. Belkide ablam haklıdır, sence?
Eve varınca annem beni öyle "dezenfekte etti" ki, ıslak köpekler gibi silkinmek istedim. Yapamadım.
Uyumak istedim. Kafamı yastığa koyduğumda, ıslak saçlarımın yastığı ıslattığına emindim.
Anlatacaklarım bu kadar.... Hadi baybay. Görüşmek üzere, yarın buluşuruz yine, benden söylemesi. Hah, bu esprimi anlamayan çatlasın. Neyse bayyyyyyy. Eğer bir günlük öpülebilseydi, söyleyeceğim veda kelimeleri daha fazla olabilirdi. Neyse bu sohbet bitmez. Kapatıyorum kapağını, kalemin kapağını senin kapağını.... 

3 Temmuz 2016 Pazar

Android İçin Oyun Tavsiyeleri

Microtrip:
Microtrip, sağa sola oynatılarak hareket ettirilen mikrobun, vücut içindeki yolculuğudur. Deniz kestanelerine benzeyen canlıların küçüğü canınızın yarısını götürüyor, büyükleri ise canınızı bitiriyor. Yeşil şeyler sizi yavaşlatıyor ve canınızın çeyreğini alıyor. Alyuvarlara benzeyen şeyler can veriyor. İlaçlar da güçlendiriyor.
Oyunun amacı yok, tek amac bestscore yapmak. Yani karakter değiştiremiyorsunuz. O yüzden bir süre sonra sıkıyor ama zevkli.
Eğer ekran ile hareketleri kontrol etmede iyi değilseniz, tıklayarak da var.


















Twins:
Oyuna siyah topla, beyaz tarafta başlıyorsunuz. Ve beyaz taraftaki siyah dikenlerin üzerinden ekrana tıklayarak atlıyorsunuz. Uzun tıklayınca uzun,  tıklayınca kısa zıplıyorsunuz. Taraf değiştirince topun rengi de değişiyor. Ve bu arada daha yüksek skor yapmak için metal gibi topçuklar var.
Bağımlılık yapıcı ve akıcı bir oyun, ama oyunun amacı yok, yani karakter değiştirilmiyor, ama bestscore yapmaya çalışıyorsunuz.


Icegirl and Fireboy
Bu oyun ateş ve su değildir, hatta alakası yoktur. Sadece karekter ateştir. Ancak yine de zevkli, ancak zevk süresi kısa, hemen sıkıyor.
Bu oyunun da amacı bestscore yapmak.
Yapmanız gereken koşan ateş'i engellerde ekrana tıklayarak zıplatmak. Kulağa kolay geliyor ancak zor sayılır. Çünkü zıplama menzili çok az. 
 
Ölünce

Zıplarken

Brain İt On
Zeka oyunu ancak çok zevkli. Size bazı görevler veriyor ve belirli sayı sınırında şekil çizerek belirli süre içerisinde onu yerine getirmeye çalışıyorsunuz. Bu şekiller yer çekimi gibi yere düşüyor, Görevler ise, bardaktaki topu dışarı çıkart, bardağa bir cisim koy vb. Zorlandığınız zaman reklam videosu izleyip, ipucu alabiliyorsunuz. Ve oynayan 10 milyon kişi var. 
  Brain It On! - Physics Puzzles- ekran görüntüsü

Dragon City
Bu oyun başta sarıyor, ancak daha sonra sıkıcılaşıyor, çünkü süreler gittikçe uzuyor ve elmas zorunlu oluyor ancak elmas tl ile satılıyor. Bu nedenle hile gerekiyor ancak hile siteleri son derece fazla reklam aldığı için amacınıza ulaşmanız sizi zorluyor. Başta güzel ancak sonra sıkıcı.
Oyunda ejderha yumurtaları alıyor, yiyecek yetiştirip onları besliyor, büyüyen ejderhalarınızla turnuvalara katılıyorsunuz. Ejderhaları çiftleştirip, güçlü türler elde edebiliyorsunuz.
Aynı zamanda bir facebook oyunu.



Snake.io
Bu bir Slither.io güncellemesidir. Aynı mantık ancak daha çok hoşuma gidiyor. Özellikleri:
1) Tasarımı daha göz yormuyor.
2)Online olmadan da oynanabiliyor. Ancak online de oynanıyor.
3) Lag yok, kasmıyor.
4) Hızlanmak daha kolay, hızlanma tuşu var.
5) Joystickle kontrol ediliyor.




Nebulous
Nebulous'u Agar.io ya göre daha tercih ediyorum
1) Online veya offline oynanabiliyor.
2) Oyun türleri var, futbol, bayrak kapmaca vb.
3) Oyun sahasında buz bulup, birine atarsanız donar, iksir bulup atarsanız parçalanır ve bayrağı veya topu bırakmak zorunda kalır.
Agar.io'dan çok daha orjinal. Joystickle kontrol ediliyor. Oyunun amacı topu kontrol ederek, kendinden küçük topları yiyip, büyümek ve büyüdükçe daha büyük toplar yemek. Büyük topların sizi yememesi için kaçmak. Dolayısıyla sizin yiyebileceğiniz toplar da sizden kaçacaktır. Onları köşeye sıkıştırmanız gerekli.
ipucu: Dondurduğunuz topun yanına yaklaşın ve donukken değil, erimeye başladığına yiyin yoksa parçalanısınız.
Müthiş bir oyun ve sıkılmadan uzun süre oynadım. (Bilgisayar oyunlarında çabuk sıkılan biriyim.)




Aynı zamanda Google Play'in "Sizin İçin Önerilenler" ve "Şunlardan Hoşlanabilirsiniz" kısımları gerçekten işe yarıyor.

1 Temmuz 2016 Cuma

Keçeden Basit Oyuncak Yapımı (Kaniş)

Merhaba arkadaşlar, hep yaptığı elişi faaliyetlerini fotoğraflayıp, bloglarını koyanlara özenirdim çünkü hep benim işime yararlardı.
Şimdi ben de o kategoride ilk adımımı attım. Elişi yaparken tripotumu kurup, adım adım fotoğrafladım. İlk denemem olduğu için, o kadar kaliteli olmamış olabilir, umarım anlaşılırdır.

Böyle olacak, tabi eğer benim kalıbımı kullanırsanız. Bildiğiniz oyuncak gibi içi dolu....



Öncelikle nasıl bir oyuncak yapacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Ben de dün kaniş çizmeyi öğrendim. O yüzden kaniş istedim. Kalıp çıkarabilirsiniz ve ben de kendim çizip, kalıbını çıkardım siz de istediğiniz gibi yapabilirsiniz. İstediğiniz şeyin kalıbını da çıkarabilirsiniz.



Bunlar benim kalıplarım. İlk baş oturanı yaptım o yüzden fotoğraflar da oturana ait.



















İlk aşama olarak, istediğimiz renk keçeye, belli olan bir kalemle kalıbımızın dış çizgilerini çiziyoruz. İki defa. İsterseniz birini kalıbınızı ters tutarak çizebilirsiniz, böylece iki tarafında da çizgi olur. Ancak ben öyle yapmadım ve hata olduğunu sonra anladım :)) Yani birini ters çevirip çizmemiz gerekiyor. Ancak eğer ikisini de düz çizdiyseniz, problem değil, sonraki aşamalardan onu çözümünü de vereceğim.





Daha sonra kesiyoruz. Ben el dikişindeki becerilerime güvenmediğim için, biraz dikme payı bıraktım, diktikten sonra traşlayacağımız için eğer iyi dikiş dikebiliyorsanız, çizgiden de kesebilirsiniz.



Daha sonra iğne ipliğimizi hazırlıyoruz. Benim kanişimin şeklinden dolayı, içe çevrilmeyecek bu nedenle onunla aynı renkte olmasına dikkat ettim. Ama büyük bir şekliniz varsa, uyumlu olmasına gerek yok :))



Evet bu adımda
1)Eğer iki kanişinizi birbirine ters yani simetri kestiyseniz, ikisinin de çizgili kısmı dışarıda kalacak şekilde üst üste getirin.
2)Eğer iki kanişi aynı kestiyseniz, fotodaki gibi biri çizgili biri çizgisiz olacak şekilde üst üste getirin.
3)Eğer Ters çevrilecek bir şekilse, ikisini de boyasız kısmı üstte olacak şekilde üst üste getirin.



Daha sonra dikmeye başlayın ancak dikmeye asla kafasından başlamayın. Nedenini daha sonra söyleyeceğim. Ben bacaklarından başladım.





Bu adımda elimle
1) Eğer aynı kalıbı kullandıysak elimle işaret ettiğim yerde,
2) Eğer farklı bir kalıptaysak kafasında ya da herhangi bir boş olabilecek yerde (Bu boşluğu doldurmada kullanacağımızı dikkate alarak)
düğümleyin ve ipi kesin.



Daha sonra yine dikmeye başlayın ( Eğer aynı kalıbı kullandıysak elimle işaret ettiğim yerde, Eğer farklı bir kalıptaysak yaklaşık olarak aynı boşluğu bırakarak)



Ve başladığınız yere gelince, sıkıca düğümleyip dikişi bitirin ancak düğümü iyice sıkı yapın çünkü doldururken benim dikişim patladı, onarılıyor ancak moral bozuyor.



Daha sonrasında eğer benim gibi dikme payı bıraktıysanız traşlayın.



Bu şekilde oldu.








Bu adımda içini pamuk veya elyafla dolduruyoruz. Öğrendiğime göre normal oyuncaklarda elyaf kullanılıyormuş. Daha fosur fosur yapıyormuş daha yumuşak yapıyormuş. Pamuk ise sıkışarak, sadece kabarıklık veriyormuş. Ama evde elyaf olmadığı için ben ertesi gün babamın almasını beklemek istemedim ve pamukla doldurdum.



Ve sonuç bu. Daha bitmedi.



Ama tabii ki boş bıraktığımız kafasını (veya her nereyse) dikeceğiz.






Hala bitmiş değil.




Çizmediğimiz iç çizgilerini (Gözlerini, kulaklarını falan) çiziyoruz. Bunun için komik ama "cam boyası" kalemi kullandım. Evde buldum. Ama kumaş boyası tabii bu işin asıl uzmanı.



Ve hazırdır!!!