5 Haziran 2015 Cuma

Mutfakta Kaçak Var!

 Gönül Hanım, büyük tencereyi aldı. Nohutların bulunduğu kabın ağzını açtı. Tam dikmiş, döküyordu ki küçük afacanlar birden mutfağa dalıverdi. Gönül Hanım, onları kızgın bakışlarla süzdü. Afacanlar, hala birbirlerine işaretler yapıp yapıp gülüyorlardı. Gönül Hanım, kızgın bir sesle;
-Bu evde aşırıcılık yasak! Asla! dedi.
 Ardından da tehditkar bir bakış fırlatıp topuklu ayakkabılarının koridorda çıkardığı seslere aldırmadan kilere yöneldi. Kilerde onu bekleyen sürprizden haberi yoktu.
 Domates almak için sebzeliği açtı. Getirdiği plastik kaba birkaç domates koydu. Sol elinin işaret ve orta parmaklarını çenesine koyarak düşündü, hesap yaptı. Ardından içsel olarak abur cubur dolabının kapağını açtı. Gördüğü manzara karşısında açılmış ağzını, sağ eli ile kapattı.
 Dolaptaki çikolatalı toptop poşeti bomboştu. Bisküvilerin yerinde yeller esiyordu. Jelibonlar kuş olup uçmuştu. Meyveli gazozlar ise sanki hiç oraya konulmamıştı. Üstelik hepsini daha dün yeni almış, kendi elleriyle dolaba yerleştirmişti. Yerleştirirken Azra ve Ayla da görmemişti. Daha doğrusu, o öyle sanıyordu. Demek ki afacanlar, görmüşlerdi. Bu olay onların başının altından çıkadıysa, diye düşündü.
 Topuklu ayakkabıları "Tak Tak" sesler çıkarırken, hızla mutfağa gidiyordu. Gönül Hanım, mutfağa girdiğinde bomboş bir mutfakla karşılaştı. Afacanlar yine nereye kaybolmuşlardı? Yavaş yavaş evi dolaştı. İkizlerden hiçbir iz yoktu. Ardından tencere tıngırdama sesi işitti. Derhal mutfağa gitti. Sesler hala belli aralıklarla geliyordu ama, tencere dolabında kimse ve eksik tencere de yoktu. Bütün mutfak dolaplarını teker teker aradı. Ne Azra'dan, ne Ayla'dan, ne de kayıp abur cuburlardan iz yoktu.
 Ayla ve Azra, abur cuburları yerleştiren annelerini gizlice gözlemişlerdi. Onun sert tavırları bile onları yıldırmaya ve vazgeçirmeye yetmiyordu. Eve gelen misafirlerin yarattığı kargaşadan yararlanarak bunları almışlardı. Bundan sonra da yeni bölgelerine götürmüşlerdi. Burası, Gönül Hanım'ın buz dolabının arkasına koyduğu dev kazanın içiydi. Burası hem serin, hem de birkaç düzenleme sonrasında rahat, ayrıca özellikle kızgınken hiç akla gelmeyecek bir bölgeydi.
 Anneleri kilere gidince, çok dar aralıktan kazana ulaşarak içine girmiş, daha sonra da büyük bir neşeyle kazanı tıngırdatmaya başlamışlardı. Bir yandan da atıştırıyorladı. Her ne kadar Gönül Hanım karşı çıksa da, bu hep böyleydi.

Hiç yorum yok: